1997 yılında Neil
Jordan'ın yönetmenliğinde Küçük Kasap adıyla sinemaya da uyarlanan Kasap
Çırağı, kendisine "Zamanın Efendisi" diyen küçük Francie Brady'nin
hüzünlü öyküsüdür...
Ve aynı zamanda
dünyanın başkalarını hayal kırıklığına uğratan insanlarla dolu olduğunu
söyleyen annesinin ve "duyarlılıktan yoksun" bir kasabanın öyküsüdür.
Francie'nin yaşadıklarını hüzünle kol kola gülümseyişlerle okurken, onun ince
duyarlılığını anlayamayan, en büyük hayali çok sevdiği dostu Joe'yla buz kırmak
olan bu küçük çocuğu adeta suça el sallayarak uğurlayan peşin hükümlere isyan
edeceksiniz...
"Kasap Çırağı,
İrlanda edebiyatını daha önce bulunmadığı bir noktaya taşıyor. Hem samimiyeti
hem de sıradışılığıyla, son yıllarda İrlanda'dan çıkan en anlamlı romanlardan
biri." Neil Jordan
Değerlendirme...
"Bir uçak
vızıltısı duydum uzaktan. Bir keresinde evlerin arkasındaki patikada durmuş,
gözlerimizi güneşten sakınıyorduk ve Joe, Şu uçağı gördün mü Francie? diye
sormuştu. Gördüm, demiştim. Uzaktan bakınca minik gümüşi bir kuşu andırıyordu.
Şunu merak ediyorum, demişti Joe, onun içine sığacak küçüklükte adamı nasıl
buluyorlar? Bilmem, demiştim. Uçaklar hakkında fazla bilgim yoktu o
günlerde."
İrlandalı yazar
Patrick McCabe'in başarılı romanı Kasap Çırağı işte bu sözlerle kahramanının
yaşını ve saflığını okuyucuya veriyor. Dublin'e yakın bir kasabada yaşayan
Francie Brady, alkolik bir baba ve bunalımlı bir annenin oğludur. Tek arkadaşı
Joe Purcell ile Tom Sawyer kıvamında bir çocukluk yaşamaktadır. Evdeki
huzursuzluk, mutsuzluk ve şiddet yüzünden fazla eve uğramayan Francie, tek
kaçışı olan en iyi arkadaşı Joe ile kendine bir dünya yaratmıştır. Zaten tüm
hayatı boyunca ne zaman zorlansa, başı belaya girse bu sanal dünyaya sığınıp,
ona kavuşmak için her şeye katlanacaktır. Kasabaya Londra'dan taşınan Nugent
Ailesiyle beraber Francie'nin suç yaşamı başlar. Öncelikle Nugent'lerin kendi
yaşlarındaki bakımlı ve titiz oğlu Phillip, Francie'nin nefret odağı olur.
Sıcak bir evde, ilgili bir baba ve şevkatli bir anneyle olması, şık ve temiz
giyinmesi, pırıl pırıl çizgi romanlara sahip olması yeterlidir Francie için.
Çünkü Francie'de bunların hiç biri yoktur. Joe ile birlik olup Phillip
Nugent'in çizgi romanlarını çalarak ilk suçunu işler. Bayan Nugent'in bunu
öğrendikten sonra evlerine gelerek yaptığı konuşma Francie'nin tüm aileden
nefret etmesine neden olur.
"Domuzlar, bütün
kasaba biliyor sizin domuz olduğunuzu."
Bu olaydan sonra
zaten hayal kırıklıklarıyla dolu evliliği yüzünden yeterince mutsuz olan anne
Brady bir süre akıl hastanesine kapatılır. Francie vicdan azabıyla doludur,
annesinin "garaja çekildiğini, tamiri bitince geleceği"ne inanarak
geçirir vaktini. Bir de ailenin gururu Alo amcanın Noelde geleceği beklentisi.
Anne "garajdan" çıkar, Alo Amca Londra'dan gelir, keyifli bir Noel
gecesinin sonunda aslında taptığı Alo Amcasının bir yalancıdan başkası
olmadığını anlar ve evden kaçar. Dublin'de geçen günün sonunda pişmanlık içinde
eve döndüğünde kötü haberle karşılanır. Artık her şey baş aşağı gidecektir.
Francie yavaş yavaş
suça itilir, cezalandırıldıkça suç işlemenin gerekliliğine inandırılır, vicdan
azapları, kıskançlık, sahipsizlik duyguları içinde kendinden ve tüm dünyadan
nefret eden küçük bir çocuk haline gelir. En büyük aşağılamaları ve cezaları
gülerek karşılayıp vurdumduymazlık duvarlarının ardına saklanan bu küçük çocuk
yavaş yavaş aklını da kaybetmeye başlar.
Bu kitabı okurken
aklıma iki farklı roman geldi. Biri, anlatım diliyle olan benzerliği sebebiyle
Sallinger'in Gönülçelen'i, diğeri ise bir deliliği ve şiddeti kendi bakış
açısıyla haklı çıkaran John Flowles'ın Koleksiyoncu'su. Sallinger'i kült bir
yazar yapan ve ilk kez edebiyatta scaz dil kullanılarak yazılan Gönülçelen
tıpkı bu kitapta olduğu gibi bolca argo ve küfür içerir. (Orijinal dilinden
okumadığım için Kasabın Çırağı gerçekten scaz stilde mi yazılmıştır
bilemiyorum.) Koleksiyoncu ise akıl hastası bir gencin işlediği suçu haklı
gösterecek kadar akıllı ve taraflı bakış açısı ile bu romandaki kahramanın
bakış açısıyla özdeşleşir.
1997 yılında sinema
filmi de çevrilen Kasap Çırağı İrlanda edebiyatının en önemli eserlerinden
sayılıyor. Okunması gereken 100 kitap içinde olan roman, umursamazlık maskesi
altında gizli vahşetiyle okuyucuya içten içe rahatsızlık veriyor.
Kahramanınızın çocuk olduğunu bilmenize rağmen her şeyi yapabileceğine
inancınız her satırda neyle karşılaşacağınızı bilememeniz ve yaratılan gizli
şiddet beklentisi sizi okurken sarıyor. Bu da yazarın çok başarılı bir şekilde
şiddeti kelimelerle örmesinden kaynaklanıyor. Harika bir anlatım, muhteşem bir
kurgu bulacaksınız bu kitapta.
KAYNAK: http://catwalk-votkalimon.blogspot.com.tr/2014/07/kasap-ciragi-patrick-mccabe.html
KAYNAK:
Kitaptan Alıntılar...
Bir gün bulvarda
kocaman paltosuyla Al Capone gibi yürüyerek babam geldi. Onu görür görmez
Öksüzler Yurdu' nun içine Tanrı korkusunu saldığını anladım, Belfast'taki domuz
okulunu hatırlatmıştı ona. paltosunun iç cebine yarım şişe Jameson zulalamıştı,
şişenin ağzı görünüyordu. Gözleri bir yerde durmak bilmiyordu, sürekli hareket
halindeydiler. Rahiplerin onu aşağıladıklarını hissettiği için. (s. 96 )
Ondan sonra günler
hep aynıydı, çiseleyip geçtiler, ne Joe vardı ne de babam, hiçbir şey yoktu.
Kafası Dumanlı meselesinden sonra Francie Bradly Artık Kötü Orospu Çocuğunun
Teki Değil Diploması için endişe etmeme de gerek kalmamıştı, çünkü beni oradan
kolay kolay salmayacaklarını biliyordum, duvarlarda yetişen mantar gibiydim ve
duvarların yıkanıp temizlenmesini istiyorlardı. (s.110 )
Ne istiyorsun, dedi
Joe bana.
Hayır, öyle demedi.
Ne istiyorsun, dedi.
Ona, atlarımıza
atlayıp sürelim istedim Joe, eski günlerden ve yüz milyon trilyon dolar
kazanırsan ne yapacağından konuşmak istedim Joe, dağlara çıkıp yürüyelim
istedim Joe, demek geldi içimden, ama bir anlamı yoktu, kendimi aptal yerine
koyacağımı biliyordum, bu yüzden bir şey söylemeden baktım sadece. (s.209 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder