7 Ekim 2014 Salı

Kasap Çırağı -Patrick McCabe


1997 yılında Neil Jordan'ın yönetmenliğinde Küçük Kasap adıyla sinemaya da uyarlanan Kasap Çırağı, kendisine "Zamanın Efendisi" diyen küçük Francie Brady'nin hüzünlü öyküsüdür...

Ve aynı zamanda dünyanın başkalarını hayal kırıklığına uğratan insanlarla dolu olduğunu söyleyen annesinin ve "duyarlılıktan yoksun" bir kasabanın öyküsüdür. Francie'nin yaşadıklarını hüzünle kol kola gülümseyişlerle okurken, onun ince duyarlılığını anlayamayan, en büyük hayali çok sevdiği dostu Joe'yla buz kırmak olan bu küçük çocuğu adeta suça el sallayarak uğurlayan peşin hükümlere isyan edeceksiniz...


"Kasap Çırağı, İrlanda edebiyatını daha önce bulunmadığı bir noktaya taşıyor. Hem samimiyeti hem de sıradışılığıyla, son yıllarda İrlanda'dan çıkan en anlamlı romanlardan biri." Neil Jordan

Değerlendirme...


"Bir uçak vızıltısı duydum uzaktan. Bir keresinde evlerin arkasındaki patikada durmuş, gözlerimizi güneşten sakınıyorduk ve Joe, Şu uçağı gördün mü Francie? diye sormuştu. Gördüm, demiştim. Uzaktan bakınca minik gümüşi bir kuşu andırıyordu. Şunu merak ediyorum, demişti Joe, onun içine sığacak küçüklükte adamı nasıl buluyorlar? Bilmem, demiştim. Uçaklar hakkında fazla bilgim yoktu o günlerde."

İrlandalı yazar Patrick McCabe'in başarılı romanı Kasap Çırağı işte bu sözlerle kahramanının yaşını ve saflığını okuyucuya veriyor. Dublin'e yakın bir kasabada yaşayan Francie Brady, alkolik bir baba ve bunalımlı bir annenin oğludur. Tek arkadaşı Joe Purcell ile Tom Sawyer kıvamında bir çocukluk yaşamaktadır. Evdeki huzursuzluk, mutsuzluk ve şiddet yüzünden fazla eve uğramayan Francie, tek kaçışı olan en iyi arkadaşı Joe ile kendine bir dünya yaratmıştır. Zaten tüm hayatı boyunca ne zaman zorlansa, başı belaya girse bu sanal dünyaya sığınıp, ona kavuşmak için her şeye katlanacaktır. Kasabaya Londra'dan taşınan Nugent Ailesiyle beraber Francie'nin suç yaşamı başlar. Öncelikle Nugent'lerin kendi yaşlarındaki bakımlı ve titiz oğlu Phillip, Francie'nin nefret odağı olur. Sıcak bir evde, ilgili bir baba ve şevkatli bir anneyle olması, şık ve temiz giyinmesi, pırıl pırıl çizgi romanlara sahip olması yeterlidir Francie için. Çünkü Francie'de bunların hiç biri yoktur. Joe ile birlik olup Phillip Nugent'in çizgi romanlarını çalarak ilk suçunu işler. Bayan Nugent'in bunu öğrendikten sonra evlerine gelerek yaptığı konuşma Francie'nin tüm aileden nefret etmesine neden olur.
"Domuzlar, bütün kasaba biliyor sizin domuz olduğunuzu."

Bu olaydan sonra zaten hayal kırıklıklarıyla dolu evliliği yüzünden yeterince mutsuz olan anne Brady bir süre akıl hastanesine kapatılır. Francie vicdan azabıyla doludur, annesinin "garaja çekildiğini, tamiri bitince geleceği"ne inanarak geçirir vaktini. Bir de ailenin gururu Alo amcanın Noelde geleceği beklentisi. Anne "garajdan" çıkar, Alo Amca Londra'dan gelir, keyifli bir Noel gecesinin sonunda aslında taptığı Alo Amcasının bir yalancıdan başkası olmadığını anlar ve evden kaçar. Dublin'de geçen günün sonunda pişmanlık içinde eve döndüğünde kötü haberle karşılanır. Artık her şey baş aşağı gidecektir.

Francie yavaş yavaş suça itilir, cezalandırıldıkça suç işlemenin gerekliliğine inandırılır, vicdan azapları, kıskançlık, sahipsizlik duyguları içinde kendinden ve tüm dünyadan nefret eden küçük bir çocuk haline gelir. En büyük aşağılamaları ve cezaları gülerek karşılayıp vurdumduymazlık duvarlarının ardına saklanan bu küçük çocuk yavaş yavaş aklını da kaybetmeye başlar.

Bu kitabı okurken aklıma iki farklı roman geldi. Biri, anlatım diliyle olan benzerliği sebebiyle Sallinger'in Gönülçelen'i, diğeri ise bir deliliği ve şiddeti kendi bakış açısıyla haklı çıkaran John Flowles'ın Koleksiyoncu'su. Sallinger'i kült bir yazar yapan ve ilk kez edebiyatta scaz dil kullanılarak yazılan Gönülçelen tıpkı bu kitapta olduğu gibi bolca argo ve küfür içerir. (Orijinal dilinden okumadığım için Kasabın Çırağı gerçekten scaz stilde mi yazılmıştır bilemiyorum.) Koleksiyoncu ise akıl hastası bir gencin işlediği suçu haklı gösterecek kadar akıllı ve taraflı bakış açısı ile bu romandaki kahramanın bakış açısıyla özdeşleşir.

1997 yılında sinema filmi de çevrilen Kasap Çırağı İrlanda edebiyatının en önemli eserlerinden sayılıyor. Okunması gereken 100 kitap içinde olan roman, umursamazlık maskesi altında gizli vahşetiyle okuyucuya içten içe rahatsızlık veriyor. Kahramanınızın çocuk olduğunu bilmenize rağmen her şeyi yapabileceğine inancınız her satırda neyle karşılaşacağınızı bilememeniz ve yaratılan gizli şiddet beklentisi sizi okurken sarıyor. Bu da yazarın çok başarılı bir şekilde şiddeti kelimelerle örmesinden kaynaklanıyor. Harika bir anlatım, muhteşem bir kurgu bulacaksınız bu kitapta.
KAYNAK: 
http://catwalk-votkalimon.blogspot.com.tr/2014/07/kasap-ciragi-patrick-mccabe.html


Kitaptan Alıntılar...

Bir gün bulvarda kocaman paltosuyla Al Capone gibi yürüyerek babam geldi. Onu görür görmez Öksüzler Yurdu' nun içine Tanrı korkusunu saldığını anladım, Belfast'taki domuz okulunu hatırlatmıştı ona. paltosunun iç cebine yarım şişe Jameson zulalamıştı, şişenin ağzı görünüyordu. Gözleri bir yerde durmak bilmiyordu, sürekli hareket halindeydiler. Rahiplerin onu aşağıladıklarını hissettiği için. (s. 96 )
Ondan sonra günler hep aynıydı, çiseleyip geçtiler, ne Joe vardı ne de babam, hiçbir şey yoktu. Kafası Dumanlı meselesinden sonra Francie Bradly Artık Kötü Orospu Çocuğunun Teki Değil Diploması için endişe etmeme de gerek kalmamıştı, çünkü beni oradan kolay kolay salmayacaklarını biliyordum, duvarlarda yetişen mantar gibiydim ve duvarların yıkanıp temizlenmesini istiyorlardı. (s.110 )

Ne istiyorsun, dedi Joe bana.
Hayır, öyle demedi. Ne istiyorsun, dedi.
Ona, atlarımıza atlayıp sürelim istedim Joe, eski günlerden ve yüz milyon trilyon dolar kazanırsan ne yapacağından konuşmak istedim Joe, dağlara çıkıp yürüyelim istedim Joe, demek geldi içimden, ama bir anlamı yoktu, kendimi aptal yerine koyacağımı biliyordum, bu yüzden bir şey söylemeden baktım sadece. (s.209 )



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder